Sait Faik’in anısına “Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.” Elime ne zaman bir Sait Faik kitabı alsam içimi ısıtan bu cümle aklıma geliyor....
Sait Faik’in anısına “Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.” Elime ne zaman bir Sait Faik kitabı alsam içimi ısıtan bu cümle aklıma geliyor....
Yakınlarımdan bir hastayı getirdiğim, psikiyatristimin bekleme salonundaydık. Salon hınca hınç insan doluydu. Randevusu gelen hastalar, doktorun bulunduğu odaya giriyor uzun bir beklemenin ardından...
Hıdırellez’e anca bir hafta kalmıştı. Canan’ın akranı olan arkadaşlarının tümü ya evliydiler ya da nişanlı, ancak onun aklı başında bir kısmeti çıkmamıştı daha....
Yeter, uyandığında karanlık bir tünelin içindeydi. Karnına doğru çekip kollarıyla sıkıca sardığı dizlerinden başını kaldırdı, “Nasıl da uyuyup kalmışım?” diye geçirdi içinden. Ne...
Bazen yokluğunda boğulacakmış gibi hissediyorum. Hasretinden çıldıracakmış gibi çoğu zaman. Tüm ruhumu bedenimi sarıyor özlemin. Hem de nasıl bir özlemek nasıl bir sevmek...
Hava kapalı. Arada bir gidip gelen yağmur yeniden başlayacak. İşte başladı bile. Saçaklar çeşme oldu, ip gibi sular yere iniyor. Bahçede horozlarla...
Kırılgan umutlar üstünedir yeminler Hayaller, kurşun yağmurları altında… Zaman geçtikçe Bedeni saran pişmanlık, Tozpembe akşamların Çakırkeyif sevdaları… Gün gelir Kırağı yağar çam...
Kemoterapiden hemen sonra, dış ve iç kapılar kapatıldı. Havalandırma bir aygıta bağlandı. Normal hasta odası, bir günde nakil odasına dönüştürüldü. Asiye de steril...
“Etrafın sarıldı. Teslim ol! Hiçbir yere kaçamazsın. Telsim olman için sana beş dakika süre tanıyorum.” Polis megafonundan yankılanan bu alüminyum ses, gizlendiği metruk...
Birinin gözleri öbürüne fitil olunca Biriler çakarken çakmağı diğeri meydanlarda ıslanır Öylesine kolaydır aslında Birikip nara atmak yıldızlardan sarkarken Sen gelinciğin gözüne sürmesin...