Kızıl saçlı kadın masaya bıraktı hazanları Gün gülümserken sevda sözleri ağırdı Çiçek renkli gülüşlerden ödünç aldı yalnızlığı Gitarıyla serin saatlerden melodiler çaldı Gezindi...
Kızıl saçlı kadın masaya bıraktı hazanları Gün gülümserken sevda sözleri ağırdı Çiçek renkli gülüşlerden ödünç aldı yalnızlığı Gitarıyla serin saatlerden melodiler çaldı Gezindi...
Deprem yaşamışım, Umutlarım hedef tahtası, Kurşun yarası düşlerim! Ölüm Demokles’ in kılıcı, Tepemde gel-gitler, Duygularım harman yeri, Göçebe miymiş yüreğimdeki aşk? İçimdeki boşlukta Şafağı...
Peri heyecanım var Korkmam ölümün beni istemesinden Karanlıkta yol alan kumulları yüzdüren rüzgar Kıramaz çatıları ay vururken evimden Dönen başın olsun Benden bil Uyuşturulmak...
Ayaz yemiş yüreğimle Bu seni son görüşüm, Son sevişim olacak Kendime dost edindim Soğuk yalnızlıkları… Son bakışın gözümde Ebedi canlanacak Kalmayacak içimde Nefsime...
Ağırdır aşk aralık gecelerinde Beşiğinde sallar gibi kızgın bir ateşi Her saniye, seneler andırır hararetiyle Saçını okşar gibi bir yetimi hasretiyle Ağırdır aşk...
Kış başıydı sanırım, Bir çift üzüm göz düştü satırlarıma… Simsiyah bir gül gibi, Saklı bahçemde açan bir özlemdi, Griler vardı hâyâ ’lı yapraklarında Siyahlarla...
Kelimelere umutlarımı Nedenlerimi türettirdim. Anlatacak kişi vurulabilir mi? Denedim; Doğru ve dar olandı sevda. Samanyolunu deprem Duygusu ile serinletecek Yaptıklarımız… Duyulmayacak coşkumuz Azametin eli...
Su, asırlardır ağlar; Orman uzaklaşır günden güne Dağ, arkadır sahipsizlere… Mezopotamya’da Babil’de Meleklerin kanatlarında Yeşerirken umutlar, Sen- ben değil, zamandır yaşlanan… Kaç rüzgâr eskitir...
Her gece bir sokakta Eyüp sabrı duyulur O yok ve ben yatakta Bir acayip şey olur O benden de elemli Yansın geceler yansın Fer...
Gitmelerindendi içimdeki korkular Ve Gittin ya Kabus oldu uykular Gün ışığına inat açmıyorum perdeleri Güneşe hasret, menekşeye eziyet Umurumda değil baharın kokusu Rüzgarla gelen...