0

       Can verirken acı çekmek istemiyorum. Yaşamım hastalıklarla geçti çünkü. Bütün ağrıları bilirim. Baş, diş, kırık çıkık, neşter yarası, kalp ağrısı… Düşmeleri, kazaları adamdan bile saymıyorum. Daha çok acım var ama şimdilik aklıma gelenler bunlar. Acı demişken sosyal acılarımdan bahsetmeden yapamayacağım. Arkadan vurulma, ihanete uğrama, gönül yarası, kazıklanama acısı. Liste uzar gider.

       Senden tereyağından kıl çeker gibi canımı almanı istiyorum. Mümkünse evimde ölmek… Sağda solda düşüp günün konusu olmak istemem. Bilirsin ki başkaların bana acımalarından ve bedenimi izlemelerinde nefret etmişimdir hep. Son anımı düşleyerek geçirdim zamanlardan birini daha yaşıyorum. Doğrusu bu düşünce acılarıma yeni bir acı daha ekliyor. Sonu düşünmek… Hiç başıma gelmeyecek gibi; ama gelecek biliyorum. Bu acıyla karşılaşmayan dünyalı yok çünkü.

          Son vuruş muhteşem olmalı. Başım sola yatmış, rengim bembeyaz olmuş. Sanki canlı gibi… Hiç ölmemiş gibi… Üzerime güzellik çökmüş. Kan olsun istemem. Ne dudağımın kenarında, ne burnumda, ne da başka bir yerimde… Kan tutar beni.‘’Başka bir isteğin var mı?’’diye duyar gibiyim ama kulum neylersin. Benden istemek, senden vermek… Vermek istersen tabi… Nasip.

      Yaratana beynimi açtığım düşünceler uzadıkça uzuyor. Otobüsteki insanlar bana bakıyorlar sonra elimdeki çiçeklere… İlk defa karşılaştığım gözlere bakma cesaretinde bulunuyorum. Renkli, büyük ya da küçük gözler… Kaçırıyorum gözlerimi ve saklıyorum düşüncelerimi. Sonra iyimserleşiyorum. Aklıma sen geliveriyorsun. Ölürken yanımda sen ol istiyorum. Her zaman olduğu gibi… En umutsuz en savunmasız anımda ellerimden tutmanı istiyorum. İlk dişimi çıkardığımda, ilk ateşlendiğimde nasıl yanımdaysan son anımda da yanımda ol istiyorum. Gözlerime bakıp o güzel kokunla bana tekrar annelik yapmanı istiyorum. Bu olacak şey değil. Bu dünyayı önce anneleri sonra kuzları terk eder. İstisnalar da olabilir ama ben olmayacağını biliyorum çünkü senin ömrün benim ölümümü görmemek için dua etmekle geçti.

        Sana o çok sevdiğin papatyalardan buket yaptırdım. Çiçekçi bu mevsimde olmaz dedi ama ben senin için oldurmayı başardım. Adam şehirdeki tüm seraları arayıp papatyaları bulmayı başardı.  Öyle güzel görülüyorlar ki anlatamam. Öbeklerindeki sarılar güneş gibi. Hele beyazları… Uçan kelebekler gibi duruyorlar. Dokunsan elinde kalacaklar sanki. Kokusu ise yok. Aylardan şubat anne. Bu kadarına şükür. Onları parlak bir jelâtine sadırdım. Karda üşüyüp yapraklarını döksün istemem. Birazdan kapında olacağım. Çiçekleri verip seni sevip okşayacağım. Konuşup dertleşeceğiz. Sen beni anlamayacaksın, boş gözlerle bana bakacaksın. Tıpkı otobüsteki gözler gibi. Uzak, yalnız, mağrur, yıkık, masum ve vahşi gözler…

         Otobüsten şimdi indim. Çiçekleri sırtımdaki çantama koyup değneklerime tutunup yürüyorum. Zor oluyor böyle yürümek. Alışkın değilim. Bir kilometrelik yolu nefes nefese yürüdüm. Birazdan yanında olurum. Öperim o yaşlı yanaklarından. Saçlarını tarar iki kuyruk yaparım. Yemek yediririm sana. Ben de alırım azıcık tabağından.

      İşte kapıdayım anne. Güvenlik tanıyor beni. Odana çıkıyorum hemen. Seni görüyorum camın kenarında. Yaşlılar evinin en sevimli çalışanı Sevim yanında yine. Adı gibi kendi de sevimli bir kadın. Çiçekleri uzatıyorum çökmüş dizlerine. Bakmıyorsun bile. Kırgınsın bana biliyorum. İsyan bulutu içine çökmüş, gözlerinin neşesi yok, kederlisin ama neylersin anne. Ben geçirdiğim kaza sonrası seni buraya yatırmak zorunda kaldım. Mecburdum. Uzun hastane günlerimde sana bakacak biri yoktu. İşi gücü vardı herkesin. Kardeşten yoksun ben, akrabadan yoksun sen bir başımıza kalakalmıştık. Çaresizliğimizde burası yetişti imdadımıza. Sen yaşlılar yurdunu, ben hastaneyi ev bildim. Geçireceğim birkaç ameliyat daha kaldı. Onlar bittiği gibi evimizde olacağız. Akşamları tarhana pişireceğim, içine doğranmış ekmek… Beş çayın olacak her gün. Yanına fırından yeni çıkmış vanilya kokulu mis gibi bir kalıp kek… Çiçeklerini gözünün önünde sulayacağım. Hiç solmadılar anne. Öylece bekliyorlar bizi. Nebahat Abla’ya verdim hepsini. Kedimiz Mırıl da Hulki amcada. Ara sıra komşular silip temizliyorlar evimizi. Tıpkı sen var gibi güzel kokuyor evimiz.

         Son zamanlarda iyice zayıflayıp halden düştün. Burayı sevmedin biliyorum. Beni her gün özlüyorsun. Gözlerindeki yalnızlığa teslim olmamalısın. Dayanmalısın. Geçirdiğin felçten sonra sessiz bir dünyada tek başıma bıraktın beni. Reva gördüğün yalnızlığın içinde tek başınayım. Benim için ayakta kalmalısın. Ellerimden tutmalısın. Ölürken yanımda olamayacağını bilmeme rağmen gözlerini benim gözlerimle aynı zamanda kapamalısın. Ve evimizi unutmamalısın.

Ali Rıza CAN

 

 

 

 

 

Leave a Comment

İlgili İçerikler