Mısır saplarını yara yatıra kanalete vardın ve aniden durdun. Adam, yüzüstü yatıyordu; ayakuçları toprakta, topukları hava-da, avuçları yerde, dirsekleri iki yana açık, ha kalktı...
Deniz yıkadı beni dün sabah Vapurda seyrederken İstanbul’u Lodostan poyraza döndü rüzgar Deniz yıkadı üstümü başımı Ve ben hiç itiraz etmedim, Uslu çocuk gibiydim...
Çarşı meydanının büyük çınar ağaçları, yere düşen gölgelerini alacalandırarak, fısıldıyorlardı. Kuvvetli bir rüzgâr esiyordu. Avukat Hacı Namık Efendi, kâğıtlarım uçmasın diye, zümrüt bir kameriyeye...
Güneş alnımda Rıhtım kıyısında bir kayıkta açtım gözlerimi Ya akşamdan kalmışım, Ya da sürüklenmekten yormuş hayat. Rıhtıma umudu bağlamışım Hayallerim kaldığından mı? Nefes aldığımdan...
Mutlak mutluluk var mıdır? İnsanın içini deliye çeviren, sonsuza kadar huzur veren, hiçbir kaygı ve karmaşa içermeyen… Gülümsemeyi unutan, “Bir kedim bile yok.” diyen...
Neden insan aynaya baktığında, aynadaki aksinin kendi yüzüyle uzaktan yakından bir alakası olmadığını düşünür. Bu his öyle her zaman olmaz, arada bir ya da...
Tuhaf kayboluşlar Yeni terk edilmiş kâbuslar… Serçenin kanat çırpınışı, Uçmayı öğrenememiş henüz, Selvi, boyundan tereddüt ederken Gölgesine sığınmış, Nisanın kasıntı ışığının altında… ...
Remzi Yapışkan; kafasında pimi çekilmiş, her biri misket bombasını andıran sayısız düşünceyle gözlerini açtı. Duvarda beliren kalın puntolar, elleri kolları kesilip tecavüz edilen bir genç kızın haberini aktardı. Ürperdi. Sol tarafında döndü....
Yalnızlığın ayak seslerini dinliyorum, Yağmurun her damlasında… Çaresizliğim olgun başaklar gibi Başını eğiyor hafifçe. Her damla, Issız düşüyor toprağa… Gece yorganını toplamış, Kardelenlere...