İhtiyar kadın, başındaki yemenisini itinayla düzeltti. Sedirin yastığına yaslanmış, eskimeye yüz tutmuş emektar tahta pencereden dışarıya bakıyordu. Ne vakittir burada oturduğundan bihaberdi. Günün akşama...
İhtiyar kadın, başındaki yemenisini itinayla düzeltti. Sedirin yastığına yaslanmış, eskimeye yüz tutmuş emektar tahta pencereden dışarıya bakıyordu. Ne vakittir burada oturduğundan bihaberdi. Günün akşama...
Gönlümden geçenleri hasret çınarı gibi Söyleyen biri olsan başka bir şey istemem Sımsıcak yüreğime sevda pınarı gibi Yarama merhem sürsen başka bir şey istemem...
Büyük denizler, okyanuslar aştım geldim Sığ sularda yürüdüm, kire bulaştım. Dost elindendir yere düştüğüm Dikensiz güllere sarın beni. Koptu ilmek ilmek ördüğüm bağlarım, Yıkıldı...
Gemilerin kısıtsız ve sınırsız kaptanı olarak yönümü pusulayla değil kitaplarla bulmaya selam verdim. Ödüllerin ve cezaların sahibi, tufanların efsanesine merhaba diyerek başladım yazmaya… Bir...
ayağı ıradı sanki ölümün elleri çözülemedi bir türlü tanır mıydı baharı, öte geçenin renkleri? dilinde acelesiz dilinde sessizlikler altında koyu bi türkü fersahı mühürlü...
/Bedenim üşür, yüreğim sızlar / diye başlar Metin Altıok’un ‘Kavaklar’ şiiri ve devam eder. Ah kavaklar, kavaklar…/Beni hoyrat bir makasla/ Eski bir fotoğraftan oydular....
Sıcacık bir yaz sabahının erken saatlerinde dokunaklı bir sala sesiyle uyandım. Haziran ayının son günüydü. Müezzin aşinası olduğum, her dinleyişimle ruhumun en ücra köşelerine...
Son günlerde kafam bir hayli dağınık. Çoğu zaman günleri karıştırdığım bile oluyor. Bayılarak yediğim yemekleri eskisi kadar aramıyorum artık. Depresif portreler çiziyorum ruh dünyamın...
1968 yılının haziran ortalarıydı. Sabahın saat yedisinde görevini devralan Cavit Bey, ilk iş olarak çardaklı kulübenin arkasındaki kömürlüğe koyduğu teneke süzgüyü alıp suyla doldurdu....
Sıkılmaktan elim şişmiş, Tırnağım avcumu delmiş, Parmaklarım kenetlenmiş, Gelin, açın yumruğumu! Ne gidip yatabilirim, Ne kalem tutabilirim, Ne bir taş atabilirim Gelin, açın yumruğumu!...