Gülün bahçesinde ahlat ağacı dökülmüş çiçeği çorak yamacı ne gözden düşersin ne de baş tacı ömrünü bitiren zaman seçer mi Gülün bahçesinde bir derin...
Gülün bahçesinde ahlat ağacı dökülmüş çiçeği çorak yamacı ne gözden düşersin ne de baş tacı ömrünü bitiren zaman seçer mi Gülün bahçesinde bir derin...
İlkbaharda doğduk Yazın sıcağında kavrulduk Sonbaharda döktük yapraklarımızı Kışın yüreğimize yağmurlar yağdı Her mevsimi yaşadık biz beden kafesinde Ve bir gün ilkbahar yine geldiğinde...
merak ediyor belli neden şemsiye giymediğimi kapalı havaların çaylağı İspanyol paçalı uçuşlara katılmadığı nasıl /da yağmurluk bi kuş kanadıyım yine toprağı mı saymış bilmem/eliyim...
son sözümü söylemedim bilesin arzu ile doluyum yüreğim seninledir ferman kâr eylemez değişik bir duygu bu uğur böceğidir dolanan başımda rüzgarla sesin gelir kulağıma...
Hayatın varlığını sorgulasak ne fayda Rahme düşüyor sigaranın külü Göz kapakları kapanmıyor uykuya, çizik çizik, kâbuslar tüketiyor ömrü Bana mısın demiyor içimize çektiğimiz esrarın...
bir kalbi ortak bir hüzünle tutup fethedersin avuçlarında ballı ılık bir süt gibi içtikçe ısınır, güzel düşler görürsün kadınlar ne ister erkekler ne ister...
Esirgenen ışıkları arar aydınlıklar… Dönüşen anlaşmazlıklarla Anlaşılmazlığı sonra Durgun köşe minderlerinde Tanıdık bir yüzün hayalinde Gülüşleri yutan zamanlarda Şavkı kayıp sokakları dinler Aşılmaz eşik...
Gladyatörlerin ve onlarca katibin arasından sıyrılıp geçti yüce Seneca Roma halkına seslenmek için. İhtişam, törenler ve onlarca zafer karşısında en yüce ruhlar bile aciz...
Dünya ne kadar küçük biz ne kadar büyüğüz verince el ele evren ne kadar küçük dünya ne kadar büyük verince herkes el ele Kiriş...
Netjer medu kutsal gücün yazısı Haydi git Benden bu kadar Bu kaçıncı kuş öldürdüğün kalbimde Haydi git Bu son veda edişim belki de Aşkın...