BİR GÜL’Ü VER aşkı sende büyüteceğim bebek yüzünde kestane gözlerinde saçının her telinde saz ol türkü ol dudağımda şarkılarda seni bulayım nağmeler sesinle şenlensin...
BİR GÜL’Ü VER aşkı sende büyüteceğim bebek yüzünde kestane gözlerinde saçının her telinde saz ol türkü ol dudağımda şarkılarda seni bulayım nağmeler sesinle şenlensin...
“Ayntab ey! Aşkımın imkânsız şehri, dök üstüme acıyı ve şehveti, dindir yüreğimin fırtınasını.” *** Kazanzar Nazaretya Konağı’na giden yolun başında, Kayacık kapısının önünde beklerdim...
Gülün bahçesinde ahlat ağacı dökülmüş çiçeği çorak yamacı ne gözden düşersin ne de baş tacı ömrünü bitiren zaman seçer mi Gülün bahçesinde bir derin...
Gül gibi olabilir misin? Söylesene, bedeninde onlarca dikenle Bir gül gibi açabilir misin? Hem kanarken, hem güzel kokabilir misin? Sevgi uğruna koparılmayı göze alabilir...
gün devrildi kor gibi biten bir ömrün bağrında el ayak çekildi sinemizden güneş ve ay gibi yanıp söndü hayallerimiz kuşandıkça zamanı sessiz feryatlar düştü...
Meftun olmuş gök perde Seyran eder iken arzı Nağme okur bülbüller Açar âlemi esrarı Bir yolcudur geçen Mukim olmaz, dünya hanı Bilir ki, sırrıdır...
Bülbülün yarasına merhem arayan hekim Bana unutmayı bağışlayan da kim? Kaç beden aradım durdum güldeki haris ruha Bu nasıl bir tufandır soruversinler Nuh’a Alaca...
Akdeniz’in kaçağı Toroslarda yüzer kâh dumanlıdır başı kâh karlıdır temmuzda sırlıdır görünmez gizleri gölgelerini saklar gündönümünde ayak altına laciverte boyayıp gökyüzünü hüzün sehpasına çıkar...
Gül kokusunda Yusuf aradımKör kuyulara tıktılar beniPervane değmemiş muma bakardımkor ateşlerde yaktılar beni Huri konağında Leyla’yı sordumSusuz çöllere attılar beni.Bir bade suyla kanarım sandımKerbela ...