Otobüste tam da karşımda oturuyordu.
Kirli elleriyle belki de en çok kirli vicdanıyla karşıma çıkmıştı. Vicdan
muhasebesini henüz tamamlayamamış oluşu sürekli oynaşan göz bebeklerinden
anlaşılıyordu. Morarmış gözaltları ve bayağıdır kesilmemiş olduğunu fark
ettiğim uzun el tırnakları, kahverengi salaş penyesi ve bol pantolonu,
penyesinde yer edinmiş lekeler ile otobüstekileri korkutması da cabasıydı.
Belki de korkutmamıştı. Yalnızca ben ürkmüştüm, belki bu da bir ihtimaldi.
Düşük göz kapağı, alnındaki kırışıklık, yorgun bakışları yaşının ileri olduğunu
ele veriyordu. Belki kırk, belki kırk beş ancak elli değildi.
Küçük kız çocuğunun gülüşü geldi kulağıma.
Onun da kulağına aynı ses çalınmıştı. Gayriihtiyari ikimiz de kıza baktık. Kızı
ondan korumak istedim. Bunu neden istedim bilmiyorum. Galiba onu da
incitmesinden korktum. Kimse onunla konuşmamalı o kimseyle iletişim
kurmamalıydı.
Yaşlı bir kadın bindi sıradaki
duraktan. Yaşlı kadına yer verdi. Onun iyi biri olduğunu düşünmek istedim.
Hayret! Muhayyilemde bile iyi biri olamıyordu.
Yaşlı kadının duasıyla yüzünde tebessüm belirdi. Tebessümü bile bir katilin
soğukkanlılığını barındırıyordu. Onunla karşılaşmadan önce hayatının nasıl
olduğunu tahayyül ettim. Onun da evde bir bekleyeni var, kapıyı çaldığında
boynuna atlayacak bir evladı olabilirdi.
Hayır, bunu ona yakıştırmamıştım, zalimleşecektim
biraz ama durakta birlikte beklediğim bu adamın duraktakilerle kavga edişi,
ağza alınmayacak hakaretlerle bir genç kızı itekleyip otobüs geldiği için
tartışmasını yarıda kesmiş olması…
Hayır, bu iri yarı ve kibarlıktan
yoksun adam evlenmiş olmamalıydı. Hele kız hiç olmamalıydı. Kibarlıktan yoksun
bu adamın bir meleğin kalbini kırması işten bile değildi.
Otobüs ne kadar da yavaş gidiyordu.
Bu adamın nerede ineceği bana meçhulken bir an önce inmesini çok istiyordum.
Çünkü iki durak sonra ben otobüsten inecektim,
küçük mahallemde onunla tekrar karşılaşmak istemezdim. Acaba, kendini ifadeden
yoksun olduğu için mi kavga etmişti? Durakta kavga sahnesini hatırlayınca
diksiyonunun çok da düzgün olmadığı ortadaydı.
Aman canım… Her derdini
anlatamayanda kavgaya başvuracaksa işimiz iş.
Nihayet hızlanan otobüsten inmek
için izin istedi şoförden. Onun yerine oturan teyze arkasından “Aman, ne efendi
insanmış, koskoca yolu ayakta gidiverdi. ”diye methiyelerini sıralıyordu.
Aslında efendi değil, ne kadar kaba bir adam olduğunu anlatacaktım ki, hızlanan
otobüsle birlikte ineceğim durağa gelivermiştik.
Nazlı Aydın
İlgili
bu öyküler hiç bitmesin harikaaaa