bak bugün paslanmaz duvarlar ardında dirilen bir yüz var sen o taşların ardındaki suretleri okşuyorsun biliyorum babanı özlüyorsun ne zaman bir demir şakırtısı duysan...
bak bugün paslanmaz duvarlar ardında dirilen bir yüz var sen o taşların ardındaki suretleri okşuyorsun biliyorum babanı özlüyorsun ne zaman bir demir şakırtısı duysan...
Kapalı gözlü, hareketsiz Durgun elleri, hissiz Örtülmüş kapılar Işıklar dinlendirilmiş Gezintide ruhlar Nereye gitmek istenirse Uyanıkken, gidiyor oraya Yaşıyor hayalini rüyada Onlarca şehir Uzak...
İstanbul yorgunluğunu gideren akşamlarında, Sessiz… Keyifsiz. Surları uykuda… İnsanları ve deniz. Hafif dalgalı; Dalgalarda yüklü bir gemi, Pruvası yıldız Ve İstinye’de kız. Bir düdük...
Eskidendi Eskiyi özlüyorum bende hâtırası var. Evin ahşap kafesi; eskidendi, eskiden. Perdeler aralanır, mektuplar atılırdı; Kâğıtta yâr bûsesi; eskidendi, eskiden. Sıcak yaz günlerinde insanlar...
Bu kış bana sitem olmuş, İçimi serdim rüzgâra. Göz ıslanmış ve nem olmuş, İçimi serdim rüzgâra. Soyundum astım içini, Güneş ısıtsın yüzünü, Toparladım ben...
Kış getirdi Tenimden çekilen ellerin Yüzümde koyu bir hüzün Adımlarımda kalmanın yorgunluğu Sesimde bir ölü evinin Acı matemi Topraktan filizlenircesine Bedenimden fışkıran ruhum Gece...
Hayat bir yoldur, anladım Bazen ayaklarım yoruldu Bazen yüreğim! Güz geldi ömrüme Yaprakları soldu tutkumun Kararsız uçuşuyor anılarım! Tadı kaçtı hayatımın Şafak sökmüyor artık...
Orta Asya’dan kalma Göçebedir yalnızlığım Gök tanrının elleri uzamaz Gözlerim her zaman gökyüzünde Esmer bir bulutu arar Zincire vurulmuş duygularımdan Ruhuma temas eden bir...
Bu köyde dediler muhtar bulunmaz Konuk oldun mu konak sorulmaz Burada buyur etme hayra yorulmaz Vay dedim efendim çıktım huzura Bir kıl çadır gördüm...