Kubbesinden kar dökülen bu şehir Bana mutluluk vermezdi Bilirsin sende İki insan bir araya gelmekle İki insan etmezdi Toprağa su dediğim zaman Güneşe ne...
Kubbesinden kar dökülen bu şehir Bana mutluluk vermezdi Bilirsin sende İki insan bir araya gelmekle İki insan etmezdi Toprağa su dediğim zaman Güneşe ne...
Zoruma gidiyor havanın kurşuni rengi Zoruma gidiyor denize düşen damlanın Can çekişmesi kimse bilmiyor bu yüzden Ben artıyorum bugünden yarına Zoruma gidiyor gecesinde günün...
Kaybolurum Ansızın çıkma karşıma, kalırım öyle Küçük bir boşluğa kapılırım kaybolurum gözlerinde Bağırmak isterim haykırmak isterim Yaklaşma kaybolurum sessizliğimde Ansızın çıkma karşıma Tüm geçmiş...
Ölüm gibi Üstüme çöküyor akşam! Bende hiç bitmeyen zaman Sende ne çabuk bitiyor… Sinemi hüzün sardı Ne mutluluk kaldı ne ümit Ben metruk bir...
bak bugün paslanmaz duvarlar ardında dirilen bir yüz var sen o taşların ardındaki suretleri okşuyorsun biliyorum babanı özlüyorsun ne zaman bir demir şakırtısı duysan...
Kapalı gözlü, hareketsiz Durgun elleri, hissiz Örtülmüş kapılar Işıklar dinlendirilmiş Gezintide ruhlar Nereye gitmek istenirse Uyanıkken, gidiyor oraya Yaşıyor hayalini rüyada Onlarca şehir Uzak...
İstanbul yorgunluğunu gideren akşamlarında, Sessiz… Keyifsiz. Surları uykuda… İnsanları ve deniz. Hafif dalgalı; Dalgalarda yüklü bir gemi, Pruvası yıldız Ve İstinye’de kız. Bir düdük...
Eskidendi Eskiyi özlüyorum bende hâtırası var. Evin ahşap kafesi; eskidendi, eskiden. Perdeler aralanır, mektuplar atılırdı; Kâğıtta yâr bûsesi; eskidendi, eskiden. Sıcak yaz günlerinde insanlar...
Bu kış bana sitem olmuş, İçimi serdim rüzgâra. Göz ıslanmış ve nem olmuş, İçimi serdim rüzgâra. Soyundum astım içini, Güneş ısıtsın yüzünü, Toparladım ben...
Kış getirdi Tenimden çekilen ellerin Yüzümde koyu bir hüzün Adımlarımda kalmanın yorgunluğu Sesimde bir ölü evinin Acı matemi Topraktan filizlenircesine Bedenimden fışkıran ruhum Gece...