İzafiyet teorisi Ve Yaşamın öz kütlesi Kaldırma kuvveti kadarınca Acıların merkezinde Kutuplaşan sade umut Her haliyle hayal Dünya sade Yerçekimi karanfil değil Parçalandıkça yürekler...
İzafiyet teorisi Ve Yaşamın öz kütlesi Kaldırma kuvveti kadarınca Acıların merkezinde Kutuplaşan sade umut Her haliyle hayal Dünya sade Yerçekimi karanfil değil Parçalandıkça yürekler...
Bir hayvan gibi soluyup Bir hayvan gibi saklayarak azı dişlerimde cesareti Henüz dumanı bile soğumamış Geçip giden gemilerin boşluklarında bir keder gibi: “Bu deniz...
Sirderya kıyılarında Kırıldım Kırıntıları kaldı hüznün Yıldızlar...
Bir konuştum, Arka bahçelerinde havalandı kuşlar, Somali’de bir çocuğun adı açlıktan ayrı yazılıyordu, Kaç saattir beklediğimi sorduğumda, Yas, kağıt içinde kırklara karışıyordu… Ben yalnızım...
Umudum işte, umudum! Ekmek getiren bir baba gibi Sesinde güneşin sesi Köprü altına vuran balıktan nefesi Ayın ensesi gibi Şeker toplayan çocuktan, ...
Karanlık olsa da içimizde odalar Buğulu cam, tül perde ahşap masada güneşe hasret canlar açılır tül gıcırtılı pencere iki yana ve sen dolarsın sonbahar...
Belki de o gece yemin etti şair Bir daha eline kalem almamaya Ağlaya ağlaya yazmamaya Gözyaşlarıyla dost Gülüşleriyle düşman olmamaya Belki de o gece...
“soğuk diye yazılır bahar diye okunur martın asabiyeti yalnız bana dokunur” zemherinin koynunda uyansa toprak ana vakitsiz fırtınadan baharı koruyorum bir vaveyla yükselip an...
Gizlesem her şeyden mürekkebi Yüreğe inmesek mesela Şiirler yazmasak istekle. Her sayfada Her satırla Göze görünmese sözcükler Duymasak seslerini Ve Hiç sevmesek mesela İstemedikçe...