Vakti yoruyorum yine bendeniz, Beklenen liman var huzura doğru. Ne bir nefes kalır nede gölgemiz, Tıpkı Aras gibi Hazar’a doğru… Sönmüş ocak...
Vakti yoruyorum yine bendeniz, Beklenen liman var huzura doğru. Ne bir nefes kalır nede gölgemiz, Tıpkı Aras gibi Hazar’a doğru… Sönmüş ocak...
Oğul oğul Şair olmasına şairsin Amma velâkin itiraf eyle ki Hep kadınlara ve meyvelere dairsin Kabahatin hepsi senin değil Böyle doğmuşsun İnsan olmadan...
Yağmur yağıyor, Bir yaprak düştü önüme, Beyazıt’ta Bir çınardan koparak. Bir yaprak, Umut, umut büyümüş, Gölge olmuş insanlara, Mehtapta kuşlarla uyumuş, Göz...
Katran gibi bir gecenin, beyaz örtüleri altındaki çırpınışlarıydı zamanı durduran… Tüm şüpheler hayata döndürülmüştü son nefeste Hepsini salıverdiler sorgusuz sualsiz Çekip gittiler ellerini...
Senin güllerin her yerde açar Dağda, bayırda, kırda bozkırda Bozkır biraz şüpheli ama Günlerden bir gün açar mı açar Bozkır dediğin sakar Senin...
Fesleğen kokulu anılar Gözlerinde yakamoz sevgilim Baktıkça derinliğinde kaybolurum Umman mı desem volkan mı gözlerin? Göz göze geldiğimiz zaman başlar Uzak diyarlara...
Son taze dal Son taze yeşil Açar bahçede salıncak gül goncasından Açar sırlarını badem ezmesi kokular Yanı başımdan süzülüyor sonbahar Yılgın ve yılışık...
Bir sabah gün doğarken aç perdelerini Kendini tadılmış derin hazza bırak Dökülsün dudağından umutsuz şarkılar İyi günde yaşanmış kötü kadere inat Güneş...
Kırılgan umutlar üstünedir yeminler Hayaller, kurşun yağmurları altında… Zaman geçtikçe Bedeni saran pişmanlık, Tozpembe akşamların Çakırkeyif sevdaları… Gün gelir Kırağı yağar çam...
Birinin gözleri öbürüne fitil olunca Biriler çakarken çakmağı diğeri meydanlarda ıslanır Öylesine kolaydır aslında Birikip nara atmak yıldızlardan sarkarken Sen gelinciğin gözüne sürmesin...